فَمَا تَنْفَعُهُمْ
artık onlara fayda vermez
الشَّافِع۪ينَۜ
şefa'atçilerin
﴿٤٨﴾
فَمَا لَهُمْ
onlara ne oluyor ki?
عَنِ التَّذْكِرَةِ
öğütten
مُعْرِض۪ينَۙ
yüz çeviriyorlar
﴿٤٩﴾
كَاَنَّهُمْ
sanki onlar gibi
﴿٥٠﴾
﴿٥١﴾
اَنْ يُؤْتٰى
kendisine verilmesini
﴿٥٢﴾
لَا يَخَافُونَ
onlar korkmuyorlar
﴿٥٣﴾
﴿٥٤﴾
ذَكَرَهُۜ
onu düşünür, öğüt alır
﴿٥٥﴾
وَمَا يَذْكُرُونَ
onlar öğüt almazlar
اِلَّٓا اَنْ يَشَٓاءَ
dilemedikçe
﴿٥٦﴾
سُورَةُ القِيامَة
مَكِّيَةٌ وَهِيَ ٤٠ ايَةً - الترتيب الوحي ٣١
﷽
﴿١﴾
اللَّوَّامَةِ
daima kendini kınayan
﴿٢﴾
اَلَّنْ نَجْمَعَ
bir araya toplamayacağımızı
عِظَامَهُۜ
kendisinin kemiklerini
﴿٣﴾
عَلٰٓى اَنْ نُسَوِّيَ
düzenlemeğe
بَنَانَهُ
onun parmak uçlarnı
﴿٤﴾
لِيَفْجُرَ
suç işleyerek berbadetmek
﴿٥﴾
﴿٦﴾
﴿٧﴾
﴿٨﴾
وَجُمِعَ
ve bir araya toplandığı
﴿٩﴾
﴿١٠﴾
﴿١١﴾
اِلٰى رَبِّكَ
Rabbinin huzurudur
الْمُسْتَقَرُّۜ
varıp durulacak yer
﴿١٢﴾
يُنَبَّؤُا
kendisine haber verilir
وَاَخَّرَۜ
ve geri bıraktığı
﴿١٣﴾
عَلٰى نَفْسِه۪
kendi nefsini
﴿١٤﴾
﴿١٥﴾
﴿١٦﴾
﴿١٧﴾
قَرَأْنَاهُ
O'nu okuduğumuz
قُرْاٰنَهُۚ
onun okunuşunu
﴿١٨﴾
﴿١٩﴾