الَّذ۪ينَ يَأْكُلُونَ
yiyenler
لَا يَقُومُونَ
kalkamazlar
الَّذ۪ي يَتَخَبَّطُهُ
çarptığı kimse
وَاَحَلَّ
oysa helal kılmıştır
فَانْتَهٰى
(ribadan) vazgeçerse
اِلَى اللّٰهِۜ
Allah'a kalmıştır
عَادَ
tekrar (ribaya) dönerse
خَالِدُونَ
ebedi kalacaklardır
﴿٢٧٥﴾
﴿٢٧٦﴾
الَّذ۪ينَ اٰمَنُوا
iman edenler
وَعَمِلُوا
ve işler yapanlar
الصَّالِحَاتِ
salih (güzel)
وَلَا هُمْ يَحْزَنُونَ
ve onlar üzülmeyeceklerdir
﴿٢٧٧﴾
الَّذ۪ينَ اٰمَنُوا
iman edenler
وَذَرُوا
bırakın (almayın)
مَا بَـقِيَ
geri kalan kısmı
﴿٢٧٨﴾
لَمْ تَفْعَلُوا
böyle yapmazsanız
بِحَرْبٍ
savaşa açıldığını
وَرَسُولِه۪ۚ
ve Elçisi (tarafından)
لَا تَظْلِمُونَ
ne haksızlık edersiniz
وَلَا تُظْلَمُونَ
ne de haksızlığa uğratılırsınız
﴿٢٧٩﴾
فَنَظِرَةٌ
beklemek (lazımdır)
اِلٰى مَيْسَرَةٍۜ
bir kolaylığa (çıkıncaya) kadar
تَصَدَّقُوا
sadaka olarak bağışlarsanız
كُنْتُمْ تَعْلَمُونَ
bilirseniz
﴿٢٨٠﴾
تُرْجَعُونَ
döndürüleceğiniz
تُوَفّٰى
tastamam verilecek
لَا يُظْلَمُونَ۟
haksızlık edilmeyecektir
﴿٢٨١﴾