musteğfiren munîben mukirren mu’zinen mu’teri-fa.
La ecidu meferran mimma kane minnî. Ve la mefzeen eteveccehu ileyhi fî emri ğayre gabûlike uzrî ve idhalike iyyaye fî seati rahmetik.
Alla-humme fakbel uzrî verham şiddete zurrî. Ve fukkeni min şeddi vesakî.
bağışlamanı ve mağfiret etmeni ümit ederek, tövbe edip tekrar (sana) yöneldim ve günahla-rımı ikrar ve takrir ve itiraf ederek senin huzu-runa geldim.
İşlediğim günahlardan kaçacak bir mekân ve zor durumlarda sığınacak bir yer bulamıyorum;
mazeretimi kabul edip beni son-suz rahmetine dahil etmenden başka ümidim yok. O hâlde mazeretimi kabul eyle Allah’ım; perişanlığımın şiddetine acı;
zincirlerimden kurtar beni.
Ya Rabbirhem za’fe bedenî ve riggate cildî ve diggate azmî.
Ya men bedee halgî ve zikrî ve terbiyetî ve birrî ve teğziyetî. Hebnî li’btidaî ke-remike ve salifi birrike bî.
Ya İlâhî ve Seyyidî ve Rabbî, eturake muezzibî bi-narike ba’de tevhî-dik. Ve ba’de mentava aleyhi kalbî min ma’rifetik.
Ve lehice bihi lisanî min zikrike.
Rabbim! Bedenimin zayıf, derimin ince ve kemiklerimin hassas oluşuna acı.
Ey yaratı-lışını gerçekleştirip beni yad eden, beni ter-biye edip iyilik ve rızk veren;
bağışının baş-langıcı ve bana yaptığın geçmiş iyiliklerin hür-metine beni affeyle. Ey mabudum, ey seyyi-dim ve Rabbim! Vahdaniyetine inandıktan son-ra;
marifetin bütün kalbimi doldurduktan son-ra; dilim zikrinle meşgul olduktan, muhabbetin
Ve’tegadehu zamirî min hubbike ve ba’de sıdgi’-tirafî ve duaî hazien li-rubûbiyyetik.
Heyhat ente ekramu min en tuzeyyie men rabbeyteh, ev tub’-ide men edneytehu ev tuşerride men aveyteh ev tusellime ile’l-belai men kefeytehu ve rahimteh.
içime işledikten, rubûbiyet makamına boyun e-ğerek sadakatle (günahlarımı) itiraf edip, doğ-rulukla (sana) dua ettikten sonra, beni cehen-nem ateşiyle azap etmen görülüp (inanılacak) şey mi?
Böyle bir şey senden uzaktır ve sen kendi yetiştirdiğin birisini zayi etmezsin;
ya-kınlaştırdığın birisini kendinden uzaklaştırma-dığın gibi barındırdığın birisini de kovmazsın veya yetiştirdiğin ve kendisine merhamet etti-ğin kimseyi belalara teslim etmezsin.
Sen bü-tün bunlardan yücesin.
Ve leyte şi’rî ya Seyyidî ve İlâhî ve Mevlay.
Etusellit’un-nare ala vucûhin harret li-azametike sacide. Ve ala elsunin netekat bi-tevhidike sadiga. Ve bi-şukrike madiha.
Ve ala gulûbin i’terafet bi-ilâhiyyetike muhakkika. Ve ala zema-ira havet min’el-ilmi bike hatta saret haşia.
Ve ala cevarihe seat ila evtani taabudike taia.
Keşke bir bilseydim, ey seyyidim, mabu-dum ve mevlam!
Azametin karşısında secdeye düşen yüzlere; sadakatle vahdaniyetine şeha-det eden ve şükrün için metheden dillere;
ilâh-lığını gerçekten itiraf eden kalplere, senin ma-rifetinle dolup taşan ve böylece huşuyla eğilen batınlara cehennem ateşini musallat eder mi-sin?
Ve itaat etmek üzere mâbetlere koşan ve
Ve eşaret bi’stiğfarike muz’ine.
Ma hakeze’z-zannu bike ve la uhbirna bi-fazlike anke ya Kerî-mu, ya Rabb.
Ve ente te’lemu za’fî en kalîlin min belai’d-dunya ve ukûbatiha. Ve ma yecrî fîha mi-n’el-mekarihi ala ehliha.
Alâ enne zalike belaun ve mekrûh, kalîlun meksuh, yesîrun bekauh, ka-sîrun muddetuh. Fe-keyfehtimalî li-belai’l-ahire.
günahını itiraf ettiği hâlde senden mağfiret dile-yen uzuvları (azaba düçar eder misin?) Senin hak-kında böyle düşünülemez;
senin fazl-u keremin bize böyle tanıtılmamıştır, ey kerem sahibi, ey Rabb!
Dünyanın azıcık bela ve cezası ve ondaki zorluklar karşısında benim tahammülsüzlüğümü sen biliyorsun.
Halbuki dünyadaki bela ve zor-lukların devamı az, tahammülü kolay ve süresi kı-sadır;
o hâlde nasıl tahammül edeyim ahiretteki